Corona virüsü vakalarındaki artış tüm Türkiye’de alarm veriyor.
Son verilere göre toplam hasta sayısı 411 bin 55 kişiye ulaşırken, 11 bin 418 kişi hayatını kaybetti.
VAKA ARTIŞI BEKLENENİN ÜZERİNDE
Türkiye’nin corona virüsü tablosunu değerlendiren Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. M. Bülent Ertuğrul, “Bu gün sadece Türkiye’de değil tüm dünyada Covid-19 olgularında çok büyük bir artış yaşanıyor. Aslında sonbahar ile beraber bir artış bekleniyordu ancak bu kadar büyük bir artış benim beklediğimin üzerinde” şeklinde konuştu.
Peki artışın sebepleri neler? “Öncelikle hastalık damlacık yoluyla yayıldığından dolayı yaz mevsiminin sıcak havaları virüsü taşıyan damlacıkların dış ortamda uzun süre kalamamasına yol açıyor ve virüsün aktivasyonunun yok olmasına yol açıyordu. Ayrıca insanlar kapalı ortamlar yerine açık havaları tercih ettiklerinden damlacıkların insanlar arasındaki bulaşı kapalı ortamlara göre daha az oluyordu.” şeklinde konuşan Prof. Dr. Ertuğrul, sözlerine şöyle devam etti:
“İNSAN HAREKETLİLİĞİ EN ÜST DÜZEYE ÇIKTI”
Bu anlamda Covid-19’un, benzeri hastalıklar gibi soğuk havaların hastalığı olduğunu bir ölçüde söyleyebiliriz. Bu nedenler hastalığın sonbahar ile birlikte artışında önemli bir rol oynadı. Bunlarla birlikte pandemi dönemi kurallarının gerek politikacılar gerekse insanlar tarafından göz ardı edilmesi ve insan hareketliliğinin pandemi öncesi normal zamanlara dönmesi insanların virüsü birbirlerine bulaştırmasını çok kolaylaştırdı. Bu da beklenenin ötesinde bir olgu artışına yol açtı. Buradaki temel sorun insan hareketliliğinin hastalığın yayılmasını kolaylaştıracak bir şekilde en üst düzeye çıkması denebilir. Çevremize baktığımızda birçok insanın pandemi kurallarına aldırış etmeksizin günlük yaşamlarını sürdürdüğünü görebiliriz.”
‘Kontrollü Sosyal Hayat’ sürecinde insanların toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmediğini belirten Prof. Dr. Ertuğrul, bu durumdan tek başına toplumu suçlamanın doğru bir yaklaşım olmadığını vurguladı.
“Aslında olan salgının ekonomi duvarına çarpmış olması. İnsanlar çalışmak zorunda, bunun için işlerine gitmek zorunda, kalabalık işyerlerinde bulunmak zorunda. Bu da ciddi bir insan hareketliliği demektir. Biz insanlara evinizde oturun derken onlar ekonomik zorunlulukları nedeniyle çalışmak durumundaydı. Kamu otoritesi onlara siz evde oturun biz size gerekli desteği sağlayacağız diyemedi. Normalleşme süreciyle birlikte tüm yaşam pandemi yokmuşçasına en normal haline geldi.” şeklinde konuşan Erturul, seyahat kısıtlamalarının kalkması ile birlikte İstanbul’daki vakaların Anadolu’ya dağıldığını ve artışa sebebiyet verdiğini söyledi.
HER GÜN ÖĞRENCİLER VE ÖĞRETMENLER CORONA VİRÜSÜ KAPIYOR
Okullarda yüz yüze eğitimin başlaması da vaka artışlarının sebeplerinden biri olarak görülüyor. Bu kararın çok riskli olduğunu belirten Prof. Dr. Ertuğrul, her gün hastalığa yakalanan öğretmen ve öğrenci haberleri aldıklarını söyledi. Sağlık Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı’nın okullardaki durumla ilgili bilgi vermelerini gerektiğini vurguladı.
“D VİTAMİNİ ETKİSİ HENÜZ KANITLANMADI”
Son haftalarda konuşulan D vitamini ve Covid-19 ilişkisi ile ilgili de bilgiler veren Prof. Dr. Ertuğrul, konu ile ilgili şu bilgileri verdi:
Avrupa kaynaklı bazı çalışmalarda Covid-19 hastalığı sırasında D vitamini eksikliği olanlarda ölüm oranlarının bir miktar yüksek olduğu yazıldı. Ancak bu durum tam olarak kanıtlanmış diyemem. Özellikle hastalığa yakalandıktan sonra D vitamini ya da başka bir vitamin desteğinin hastalığın tedavisi için bir yarar sağlamadığı gösterilmiş durumda. Benim önerim kişilerin sağlıklı beslenme kurallarına dikkat ederek beslenmeye devam etmeleri yönünde. Bu günlerde bir çok vitamin ve bağışıklık sistemini sözde güçlendirdiği iddia edilen ürünlerin reklamlarından geçilmiyor. Hiçbir bilimsel dayanağı olmadan bir çok destek ürünü ile ilgili bu tür reklamlara inanılmamasını öneririm.
“ASLINDA UZUN COVİD DİYE BİR TERMİNOLOJİ YOK”
Corona virüsü salgınında ön plana çıkan diğer bir konu ise ‘uzun Covid’ olarak değerlendirilen, semptomların iyileştikten sonra da devam etmesi durumu… “Aslında uzun Covid diye bir terminoloji yok. Sadece bazı kişilerde hastalığın bazı semptomlarının daha uzun sürdüğünü söyleyebiliriz. Bunun da nedeni bir çok infeksiyöz hastalıkta gördüğümüz hastalık sonrası vücudun kendini yeniden toparlama süreci ile ilgili.” şeklinde konuşan Prof. Dr. Ertuğrul, ciddi bir pnömoni (akciğer infeksiyonu – zatürre) sonrası akciğerlerin kendini yenileme ve hastalığın tüm etkisini ortadan kaldırabilme sürecinin kişiden kişiye değiştiğini ve bazen çok uzun sürebildiğini vurguladı. Ertuğrul, sözlerine şöyle devam etti:
Ancak Covid hastalarında başka bir durum daha yaşıyoruz. Hastalık bir çok organı tutabiliyor ve bu hasarlar bazen uzun dönemde önemli komplikasyonlara örneğin kalp krizi, beyin damarlarında pıhtılaşma vb yol açabiliyor. İnfeksiyonun kronikleşmesi ise başka bir durumdur ve bazı viral hastalıklarda karşımıza çıkabilir. Örneğin Hepatit B hastalığında olduğu gibi.
“SAĞLIK ÇALIŞANLARINI KORUYAMADIK”
Pandemiden en çok etkilenenler ise sağlık çalışanları oldu. “Sağlık çalışanlarını iyi koruyamadık” diyen Ertuğrul, Covid-19’un bir meslek hastalığı olarak sayılması gerektiğini söyledi.
“Sağlık çalışanlarının özlük haklarında ne yazık ki istenen düzenlemeler yapılmadı. Avrupa’daki en ucuz sağlık emek gücü ülkemizde. Hala sağlık çalışanlarının en önemli gündem konusu sağlıkta şiddet. Pandemi ile mücadelenin en ön cephesinde yer alan sağlık çalışanları artık yoruldu ve tükeniyor.” şeklinde konuşan Prof. Dr. Ertuğrul, sözlerini şöyle sonlandırdı:
Ülkemizde ilk resmi açıklamanın 11 Mart’ta yapıldığını düşünürsek neredeyse her ay binin üzerinde insanımızı önlenebilir, korunabilir bir hastalık nedeniyle yitirdik. Önümüzdeki kış dönemi hem toplum hem de sağlık çalışanları için çok zorlu geçecek. Bu konuda acil yapılması gerekenler var. Fakat yapılması gerekenler hep ekonomik nedenler duvarına çarpıyor. Ben de bu süreçten nasıl çıkacağımızı bilmiyorum. Geçmişte her salgın hastalık toplumlarda önemli dönüşümlere yol açmıştır. Bu dönüşüm kısa veya uzun bir süreçte olabilir ama mutlaka olur. Bunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz.